info@huseyinpehlivan.av.tr | 0 232 501 20 20 | 0 232 441 55 58

HANGİ HUKUK ?



HANGİ HUKUK ?
27 Mart 2015 Cuma 11:17:01

Zaman çabuk geçiyor, sitemizde yazmaya başlayalı neredeyse 1,5 ay geçti gitti. Sitede yazmaya başladıktan sonra bazı dostlarımız sitemlerini ileterek, sen köşe yazarı havasına girdin galiba, sürekli gündem yazıyorsun diye takılınca bu hafta hukuki bir şeyler yazmaya karar verdim.

Hukuk fakültesini kazandığımdan bu yana, sayacak olursak 36 yıldır hukukla  iç içe olan ve öyle yaşayan bir kişiyim. Sürekli kendimi yenileme ve yeni bir şeyler öğrenme gayretim de yakın çevremde bilinmektedir. Bu süreç içerisinde çok şey görüp çok şey yaşadım. Sonuç olarak edindiğim  izlenim şudur. Türkiye’de maalesef iki ayrı hukuk bulunmaktadır. Bunlardan birincisi olması gereken hukuk,diğeri  ise olan yani yaşadığımız hukuk.

Olması gereken hukuk,evrensel hukuk kurallarına uygun, dil, din, ırk, cinsiyet, makam, mevki, güçlü, güçsüz, zengin, fakir ayırımı yapmadan herkese eşit olarak uygulanan hukuktur. Bu sistemde herkes adalet önüne çıktığında verilecek kararın lehine veya aleyhine olsun mutlaka adil ve eşit olacağından emindir. Sonuçta verilen kararlar da bu beklentilere uygundur.

Olan hukuk ise maalesef kişiye, zamana, uygulayıcıya göre değişen ve farklı uygulanan hukuktur. Burada kimsenin adalete ve hukuk sistemine güveni yoktur. Bu güven olmadığı için herkes bir tanıdık bulmak, bir aracı sokmak ve bu suretle işini sonuçlandırmak derdindedir. Küçüklükten bu yana her şeyin bir yolunun olduğuna alıştırılan ve inandırılan bir toplum olarak yetişmemiz nedeniyle de bizim toplumumuzun hukuktan beklentisi bu yöndedir. İşini layıkıyla yapan herkesi tenzih etmek kaydıyla toplumdaki bu beklentinin oluşmasında hem bizim ve hem de uygulayıcıların sorumluluğu mevcuttur.

Üzülerek söylemek gerekirse çevremiz tanıdık hakim savcı veya onlarla arası iyi olan, akrabası veya sınıf arkadaşı olan avukat arayan insanlarla doludur. Aynı şekilde avukatlık yapan emekli hakim ve savcılardan medet bekleyen çok insanımız olduğu gibi, dosyası karara çıktıktan sonra tanıdık arama turlarını bu defa Ankara’ya taşıyıp Yargıtay’a yönelen insanlar mevcuttur.

Bunu kınamamak gerekir. Zira tanıdık vasıtası ile bir şey yapılsın veya yapılmasın olsun veya olmasın toplumun genlerinde bulunan veya zihnine yerleştirilen her şeyin bir yolunun olduğuna dair inanç insanları bu yola itmektedir. Tabi ki çevremizde toplumun bu algısından faydalanarak bunu kötüye kullanan ve bu şekilde menfaat temin etmeye insanlar da mevcuttur.

Olan hukuk dediğimiz olguya inanç o kadar çok yaygınlaşmıştır ki, maalesef aynı işi yaptığımız meslektaşlarımız bile mahkemeleri verilen kararlara göre yorumlama yoluna gitmeye başlamışlardır. Elbette mahkemeler bazen doğru bazen yanlış karar verebilirler, ama bunun yolu ve yanlışın düzeltilmesi için izlenecek yöntem ne ise o uygulanmalıdır. Lehimize olan bir karardan sonra hakimi veya mahkemeyi överek göklere çıkartmak,Türkiye’de hukuk var, adalet var demek ne kadar yanlış ise aleyhimize olan bir karardan dolayı bu defa hakimi veya mahkemeyi suçlamak memlekette adalet kalmamış, bitmiş bu memleket, gibi sözlerin arkasına sığınmak da biz hukukçulara  yakışan bir tavır değildir. Herhangi bir kasıt veya aleni yanlı bir tutum olmadığı müddetçe verilen kararlar tartışılacak ve doğru mutlaka bulunacaktır.

Hukuk herkes için ve herkese lazımdır. Bu gün iyi görünen bir düzenleme başka bir gün onu iyi zanneden düzenleyicinin aleyhine de sonuç doğurabilir. Bu nedenle hukuk sistemi ile fazla oynamak sürekli değişiklikler yapmak doğru olmadığı gibi,toplumda hukuka olan güveni de tamamen sarsar. Ayrıca sürekli değişimler nedeniyle yanlış uygulamalar ve mağduriyetlerin doğması da kaçınılmazdır. Atalarımızın dediği gibi “ Ayarıyla oynadığın kantar,gün gelir seni de tartar. “ Bunun için kantarın ayarıyla fazla oynamamak hatta ayarı bozmamak gerekir.

Her bireyin hakkına ve hukukuna saygı duyulan eşit ve adil bir hukuk düzeninde yaşamak dileğiyle iyi haftalar…